Çift dilli çocukların zihinleri, sürekli olarak bilgi işleyen ve üreten karmaşık bir makineye benzetilir. Yaygın bir yanılgı, çift dilli bireylerin sürekli bir çeviri eylemi içinde oldukları ve düşünceleri ve ifadeleri bir dilden diğerine çevirmek zorunda olduklarıdır. Bu imge, çarpıcı olsa da, çift dilli biliş hakkındaki nüansları tam olarak yansıtmaz. Bu varsayım, beyinde dilin nasıl işlendiği, çift dillilerin dillerini nasıl kullandıkları ve aralarında nasıl geçiş yaptıkları hakkında basitçe bir anlayışa dayanır.
Uygulamada yetkin çift dilliler, çocuklar dahil, bilinçli bir çeviri yapmadan dillerini kullanma eğilimindedir. İletişim kurdukları dildeki kelimelere, ifadelere ve kavramlara genellikle diğer dillerine zihinsel olarak başvurmaya gerek duymadan erişirler. Bu yetenek, özellikle erken yaştan itibaren çift dilli olarak yetiştirilen çocuklarda belirgindir. Beyinleri, iki ayrı ancak birbirine bağlı olan bir dil sistemi geliştirir. Olgunlaştıkça, bu sistemler arasında sadece çeviri yapmak yerine dinleyiciye veya duyguya göre tetiklenen dilde kendiliğinden düşünmeyi ve konuşmayı öğrenirler ve içselleştirirler.
Durmadan çeviri yapma fikri, dil anlama ve üretiminde yer alan bilişsel süreçleri de yanlış temsil eder. Çift dilli çocuklar dinlediklerinde veya konuşmalara katıldıklarında, beyinleri çeviri çabası dolayısıyla yük altında kalmaz. Bunun yerine, araştırmalar, yalnızca birini kullanırken bile her iki dili de farklı derecelerde aktive ettiklerini göstermektedir. Beyinleri, eldeki duruma uygun dil sistemini seçerken diğerini engellemekten kaçınmak için baskılayarak, inhibisyon kontrolü olarak bilinen bir mekanizmayı uygular. Bu diller arasındaki sorunsuz geçiş bir çeviriden ziyade, iyi yönetilmiş bir senfoniye daha çok benzeşir. Bu, gelişim ve pratikle kendini iyileştiren dinamik bir süreçtir.
Çeviri modeli, dil hakimiyeti faktörünü de göz ardı eder. Çift dilli çocukların çoğunun daha yetkin oldukları veya daha sık kullandıkları baskın bir dilleri vardır. Bu tür durumlarda, sürekli çeviri ihtiyacı azalır çünkü çocuklar, içsel anlatılarını oluşturmak veya çevrelerindeki dünyayı anlamak için daha çok hakim oldukları dile dayanırlar. Daha az hakim oldukları dil daha fazla çaba gerektirebilir ve bazen bilinçli çeviri yapılmasını gerektirebilir, ancak genel çalışma şekli bu değildir. Daha ziyade bu çift dilli çocukların yeni kelime dağarcığı öğrenirken veya bir dilde henüz karşılaşmadıkları bir kavramla karşılaştıklarında gerektiğinde kullanabilecekleri bir beceridir.
Ayrıca, sürekli çeviri yapmak, her dilin kendine özgü ifadeleri ve nüanslarını, diğer dilde doğrudan karşılıkları olmayabileceği için hesaba katamaz. Çift dilli çocuklar, bazı fikirlerin bir dilde daha iyi ifade edilebileceğini ve diğer dile kolayca aktarılamayabileceğini erken yaşta öğrenirler. Bu anlayış, onların çift dilli kimliklerini ve dil yetkinliklerini şekillendirir. Çoğunlukla, her dilin kapsadığı kültürel ve bağlamsal incelikleri takdir edebilirler ve çeviri yapmak yerine, aktarmak istedikleri düşünce ve dillerin nüanslarıyla en iyi uyum sağlayan ifadeleri seçerler.
Özünde, çift dilli bir çocuğun zihinsel işleyişi, basit bir çeviri eyleminden çok daha karmaşıktır. Çift dilde düşünme, anlama ve konuşma süreci, çocukların çift dilliliklerini olağanüstü bir yetkinlikle yönlendirmelerini sağlayan bilişsel mekanizmalarla iç içe geçmiştir. Bu çift dilli çerçeve, iletişimi engellemek yerine zenginleştirir, çift dilli çocukların düşüncelerini ve fikirlerini, benzersiz dilsel yeteneklerinin bir özelliği olan derinlik ve esneklikle aktarmalarına olanak tanır.
Kaynaklar
✦Green, D. W. (1998). Mental control of the bilingual lexico-semantic system. Bilingualism: Language and Cognition, 1(2), 67-81.
✦Grosjean, F. (2010). Bilingual: Life and Reality. Harvard University Press.
✦Kroll, J. F., Bobb, S. C., Misra, M., & Guo, T. (2008). Language selection in bilingual speech: Evidence for inhibitory processes. Acta Psychologica, 128(3), 416-430.
✦Pavlenko, A. (2005). Emotions and Multilingualism. Cambridge University Press.