Dil, insan bilişinin dikkate değer ve belirleyici bir yönüdür. Düşünceleri, duyguları ve fikirleri aktarabilmemizi sağlayan karmaşık bir iletişim sistemidir… Dil gelişimi, her çocuğun etkili bir şekilde iletişim kurma yeteneğini kazanırken geçtiği belirgin aşamalarla ilerlediği büyüleyici bir yolculuktur.
Dil gelişimi yolculuğu, bir çocuğun ilk kelimesini söylemesinden çok önce başlar. Yaşamın ilk birkaç ayını kapsayan dil öncesi dönemde, bebekler ihtiyaçlarını ve duygularını ifade etmek için sözsüz iletişim kullanırlar. Rahatsızlık belirtmek için ağlarlar, ses çıkarmayı keşfetmek için mırıldanır ve guruldarlar ve neşe, rahatsızlık veya sıkıntıyı iletmek için yüz ifadeleri ve beden dili kullanırlar. Bu aşama, bebeklerin sesler ve jestler ile bakımverenlerinin tepkilerini ilişkilendirmeyi öğrendikleri sözlü dilin gelişimi için temeli oluşturur.
Altı aylıkken bebekler agulama dönemine girerler. Agulama, ünsüz-ünlü hece tekrarları (örn. “ba-ba” veya “da-da”) ile bilinir. Bu tekrarlayan heceler belirli anlamlara sahip değildir, ancak konuşmanın önemli bir öncüsü olarak hizmet ederler. Agulama, bebeklerin kendi ana dillerinin sesleri ve ritimleri ile deney yapmalarını sağlar, bu da onlara net konuşma üretimi için gerekli motor becerileri geliştirmelerinde yardımcı olur.
Çocuklar tipik olarak 10 ile 12 aylıkken, aynı zamanda tek sözcük dönemi olarak da bilinen holofrastik döneme girerler. Bu dönemde, çocuklar tüm fikirleri veya istekleri ifade etmek için tek sözcük kullanmaya başlarlar. Örneğin, bir çocuk içmek istediğini belirtmek için “süt” diyebilir. Bu söz konusu tek sözcükler genellikle çeşitli anlamlara sahip ve bağlama göre değişebilen tek sözcüklük semboller olarak işlev görür. Agulamadan tek sözcük dönemine geçiş, çocuğun artan kelime dağarcığını ve temel dil yapıları hakkındaki anlayışını yansıtan dil gelişiminde kritik bir kilometre taşıdır.
Yaklaşık 18 aylıkken çocuklar iki sözcük dönemine girerler. Bu noktada, kelime dağarcıkları genişler ve basit ifadeler veya cümleler oluşturmak için iki sözcüğü birleştirmeye başlarlar. Bu kombinasyonlar genellikle kısalıkları ve bazı dilbilgisi unsurlarının atlanması nedeniyle “telegrafik konuşma” olarak adlandırılır. Örneğin, bir çocuk “daha su” veya “büyük köpek” diyebilir. Bu ifadeler yetişkin konuşmasının karmaşıklığından yoksun olsa da, sözdizimsel gelişmede önemli bir ilerlemeyi temsil ederler.
Çocuklar dil becerilerini geliştirmeye devam ettikçe, iki kelime kombinasyonlarından daha karmaşık ve dilbilgisel olarak doğru cümlelere ilerlerler. Bu aşama, fiil zamanları, çoğullar ve cümle yapısı gibi dilbilgisi kurallarının edinimini içerir. Çocuklar aynı zamanda bu dönemde kelime dağarcıklarını hızla genişletirler, çevrelerine ve bakımveren ve akranlar ile etkileşime maruz kalmaları yoluyla yeni kelimeler öğrenirler.
Beş veya altı yaşına gelindiğinde, çocuklar genellikle ana dillerinde akıcılık ve ustalık düzeyine ulaşırlar. Kendilerini açıkça ifade edebilirler, geniş bir kelime dağarcığı kullanabilirler ve deyimler ve metaforlar dahil dilin inceliklerini anlayabilirler. Bu aşamada, okuma ve yazma becerilerini de geliştirirler, böylece dil yeteneklerini daha da artırırlar.
Dil gelişimi aşamaları, her çocuğun dil dışı iletişimden ana dilinde akıcılığa kadar olan olağanüstü bir yolculuğu temsil eder. Her aşama, dil becerileri edinme sürecinin karmaşıklığını yansıtan belirgin kilometre taşları ve zorluklarla belirginleşmiştir. Dil gelişimi, sadece insanın iletişim kapasitesine dair değil, aynı zamanda bilişsel ve sosyal gelişimde de anahtar bir unsurdur. Bu aşamaları anlamak, ebeveynler, bakımverenler, eğitimciler ve araştırmacılar için değerli fikirler sağlar; çocuklarda dil gelişimini desteklemeye ve kolaylaştırmaya ve yaşam boyu etkili iletişimi teşvik etmeye yardımcı olur. Bu şekilde çocuklar, dil yeteneklerini ve bununla ilgili diğer tüm becerileri geliştirecek kadar zengin ve çeşitli veriye maruz kalırlar.
Kaynaklar
✦Guasti, M. T. (2002). Language acquisition: The growth of grammar. The MIT Press.
✦Harley, T.A. (2013). The Psychology of Language: From Data to Theory (4th ed.). Psychology Press. https://doi.org/10.4324/9781315859019