Dil “edinimi” çocukluk döneminde insanların ana dilini veya ana dillerini “istatistiksel öğrenme” gibi bilişsel mekanizmalarla geliştirmesidir. Bebekler kendi dillerini, ana dillerini, herhangi bir öğretmen olmadan, çevrelerinde o dilin konuşulmasından edinirler ve kullanmaya başlarlar. Bu durum bebeklerin ana dilini bilinçli bir eğitim, öğrenim olmadan yani edindikleri bir süreç anlamına geliyor.
Bu süreçte bebeklere açık kurallar verilmese de yönergeler ve yönlendirmelerde zamanla dilbilgisi, sözdizimi ve telaffuz dahil olmak üzere karmaşık dil becerilerini yetkinlikle geliştiriyorlar.
Bununla beraber dil ediniminin en önemli yönü belki de zamanlaması. Çocukların dil edinimi konusunda en avantajlı olduğu döneme, ana dil için genellikle bebeklikten 5–6 yaşa, ikinci ana dil için ise bebeklikten erken ergenliğe kadar olan kritik dönem diyoruz. Bu dönemde beyin, dilbilgisel veriye son derece açık ve bu durum kendi kendine öğrenmeyi oldukça kolaylaştırıyor.
Bu bağlamda çağdaş dilbilimin kurucu isimlerinden Noam Chomsky’yi anmak isteriz. Chomsky Evrensel Dilbilgisi teorisini 20. Yüzyılın ortalarında öne sürmüş, bunu yaparken de çocukların dili hiçbir öğretmen ve açık yönerge olmaksızın, tamamen otomatik bir süreç içinde, kendi kendine öğrenmelerinden hareket etmişti. (Chomsky 1981, 1986; Lenneberg, 1967) Ona göre bu durum, insanların dil edinebilmesi için beyinlerinde doğuştan gelen bir yapının var olduğuna, hatta belki de bu yapıyla ilişkili genlerin olabileceğine bir delildi. Evrensel Dilbilgisi ise bu yapının adıydı. Bu görüşe göre, bebeklerin dünyanın hemen her yerinde, ailelerinden farklı dillere maruz kalmalarına rağmen oldukça benzer aşamalardan geçerek, hemen hemen aynı zaman diliminde ve tamamen kendi kendilerine öğrenebilmeleri, tıpkı tamamen kendi kendine öğrenilen görme duyusu vs. gibi doğuştan geliyor olmalıydı. Keza dil gibi kompleks bir sistemi bu şekilde ortaya çıkarabilen ve kullanabilen bir başka canlının olmaması, evrimsel olarak en yakın akrabalarımıza öğretmeye çalıştığımızda pek sonuç alamamamız gibi bulgular da bu görüşü destekler nitelikteydi. (Terrace, 1979; Terrace ve ark. 1979; Deacon 1997)
Fakat buradan ana dilimizin doğuştan geldiği sonucu çıkmamalı. Hepimizin bildiği gibi ırkımız, etnisitemiz veya milliyetimiz ne olursa olsun doğduğumuz ailenin veya ülkenin konuştuğu dili ana dilimiz olarak ediniyoruz. Bu durumda, bu Chomsky’nin teorisi için bir sorun teşkil etmiyor mu? Aslında hayır. Çünkü Evrensel Dilbilgisi, belli bir dilin doğuştan olduğunu değil, dil öğrenme becerisinin kendisinin, o yetinin doğuştan olduğunu savunuyor. Burada kritik nokta, maruz kalma kavramı. Buna göre yukarıda bahsettiğimiz kritik dönemde hangi dile maruz kalırsak dil öğrenme yetimiz ona göre ‘ayarlanıyor’ ve bu ayarları ergenlikten itibaren değiştirmek, esnetmek oldukça güçleşiyor. Bunun neticesinde dil edinimi denen süreç ancak belli bir yaşa kadar gerçekleşebiliyor; bu yaşı aştığımız takdirde ana dilimizi veya ikinci bir ana dili edinmek imkansızlaşıyor.
Buna karşın dil “öğrenimi” ise tamamen bilinçli bir çabanın ürünü. Hassas dönem sonrası ikinci dilden edinme olarak bahsetmiyoruz, hatta “ana” kelimesinin “yabancı” kelimesine dönüşmesi ile ikinci dil edinilebilecek bir mekanizmadan öğrenilmesi çaba gerektiren zorlanılabilien bir yabancı dil öğrenme macerası oluyor. , çift dilli yetişmek mümkünken İkinci dil öğrenmek için de birden fazla metod bulunuyor. Okullarda bir müfredat ile ilerleyebildiği gibi, yazılı, dinletisel, özel öğretmenler, imla kuralları gibi şekillenebiliyor…
Yetişkinler, hatta bu dönemin geçtiği genç insanlar ikinci dil öğreneceği zaman bunun için kursa, özel bir hoca tutarız ya da kitaplar, videolar, ders kayıtları vs. izleyerek dilin kurallarını öğrenmeye, kelimelerini ezberlemeye çalışırız. Aslında bu iki süreç arasındaki fark dilbilim ve bilişsel gelişim alanlarındaki temel bir ayrıma tekabul ediyor: dil edinimi ve dil öğrenimi.
Popüler kültürde veya bazı araştırmacıların çalışmalarında bu iki terim eş anlamlı gibi kullanılsa da bir çok durumda farklı iki süreci ve çıktılarını ifade ediyorlar.
Resmi eğitim, bireysel çalışma ve pratik yapma gibi durumları da kapsar. Dil edinimini tamamen doğal bir süreç iken dil öğrenimi bir otorite veya bireyin kendisi tarafından yapılandırılmış, planlanmış bir süreçtir. Diğer önemli bir farksa, dil edinimi durumunda Evrensel Dilbilgisi gibi tamamen dil açısından özelleşmiş bir yapının, bir mekanizmanın süreci yürütüyor olmasıyken dil öğrenimi bağlamında, tıpkı diğer öğrenme süreçleri gibi, bizim zihnimizin genel öğrenme mekanizmalarının dahil olması. Yani bir anlamda biz, dil öğrenimi sürecinde matematik, tarih veya başka bir alanda bir şeyler öğrenmeye çalışırken kullandığımız zihinsel mekanizmaları kullanıyoruz; buna karşın dil edinimi sırasında doğuştan gelen Evrensel Dilbilgisi sürecin merkezinde bulunuyor.
Chomsky’nin Evrensel Dilbilgisi teorisini doğru bulmayan kimi araştırmacılar dil edinimi ve dil öğrenimi ayrımını kavramsal olarak doğru bir ayrım olarak bulmasa da, çocuğun ana dilini konuşma sürecinde kritik bir dönemin olduğu, bu süreçte maruz kalmanın çok büyük bir etmen olduğu ve insanların evrimsel olarak en yakın akrabalarımızla kıyaslandığında dil gibi çok daha karmaşık bir iletişimsel yapıya sahip olduğu daha yaygın şekilde kabul ediliyor. Dolayısıyla bu bahsettiğimiz alanlarda disiplin içinde bir mutabakat oluştuğundan söz etmek mümkün görünüyor.
Kaynaklar
✦Chomsky, N. (1981). Lectures on government and binding. Dordrecht: Foris.
✦Chomsky, N. (1986). Knowledge of language. New York: Praeger Special Studies.
✦Terrace, H. S. (1979). Nim. New York: Knopf.
✦Lenneberg, E.H. (1967). Biological foundations of language. Wiley.
✦Deacon, T. W. (1997). The Symbolic Species: The Coevolution of Language and the Brain (p. 23). New York: WW Norton.